Son çeyrek yüzyılda çevre ve sürdürülebilirlik kavramları, en küçük yerleşim biriminden küresel ölçeğe kadar herkesin gündemine girmiştir. Bunun başlıca nedeni, doğanın özgün yapısının bozulmasının insan yaşamını doğrudan etkilemesidir. İnsan çevresinin korunması amacıyla BM öncülüğünde çevre ve insan yerleşimlerini esas alan geniş katılımlı toplantılar yapılmıştır. Rio Çevre Zirvesi, İstanbul Habitat II. Konferansı bunlara örnektir.
İnsan odaklı bir çevre koruma politikası, hayvanların çevrenin bir parçası olarak korunmasını da gündeme getirmiştir. Hayvanlara karşı acıma duygusu ile etik değerlerin hayvan haklarının ortaya çıkmasında önemli etkileri olmuştur. Ancak, hayvanların korunması etik değerlerden çok, sürdürülebilirlik endişesinin sonucudur. Dünyada yaşamın sürdürülebilmesi için ekolojik dengenin korunması gerekmektedir. Ekolojik denge kavramı, tüm canlı ve cansız doğayı kapsamaktadır. Bu yaklaşımın sonucu olarak insan odaklı çevre yerine, insanın da bir parçası olduğu çevre merkezli bir anlayış günümüzde kabul görmektedir. Bu nedenle, hayvanlara tanınan haklar, hayvanların da tıpkı insanlar gibi tüm doğanın bir parçası olmalarının bir sonucudur.
Hayvanları koruma, onlara eziyet edilmesini önleme bizim kültürümüzün de bir parçasıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde hayvanları koruma için pek çok vakıf kurulduğu bilinmektedir.
Hayvanların korunması bir hak temeline oturtulabilir mi? Hak, hukuk açısından insana bağlıdır. Hak, toplum çıkarları ile sınırlı hukuken korunan çıkardır. Hukukta, hayvanları korumak için bazı kurallar vardır. Ama bu hayvanları hak sahibi yapmaz. . Bu kurallar hayvanlara iyi davranılarak toplum vicdanının rahatsız edilmemesi amacını güder.
Hayvanların, hukuk açısında insanlar gibi haklarını kullanma iradesi olmasa da, hayvanları korumak için konmuş kurallar halk arasında hayvan hakları olarak algılanır. Bu algı, hayvanları koruma amaçlı uluslararası sözleşmeler ve anayasamızda yer alan temel ilkelerle pekiştirilmiştir.
Anayasamızın 56. maddesi; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” hükmünü içermektedir. Buna ek olarak, Anayasa’nın 169. maddesi; “Devlet, ormanların korunması ve sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır … Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez … ”demektedir. Çevre ve orman hayvansız düşünülemez. Bu açıdan Anayasamız hayvanların yalnızca kendilerinin değil, aynı zamanda onların yaşam alanlarının da korunmasını öngörmüştür.
Anayasamızın çizdiği bu çerçeve içinde, hayvan hakları insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu anlayış çeşitli yasalara da yansımıştır. Hayvan hakları ve hayvanların korunmasına ilişkin pek çok kanun vardır; Çevre Kanunu, Milli Parklar Kanunu gibi. Ayrıca yalnızca hayvanların korunması için de 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunu çıkarılmıştır. Kanunun amacı şöyle açıklanmaktadır:
“Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.”
Kanun hayvanların korunması amacıyla pek çok koruyucu önlem getirmiştir. Ayrıca, hayvanlara iyi muamelede bulunmayanlar için para cezaları öngörmüştür. Hayvanların korunması için Ceza Kanununa da özel maddeler konmuştur.
i. Hayvanın Mal Olarak Korunması (151. madde)
Türk Ceza Yasası’nın 151. maddesi mala zarar verme başlığını taşımaktadır. Maddenin ikinci fıkrası, haklı bir neden olmaksızın sahipli hayvanın öldürülmesi, işe yaramayacak hale getirilmesi yada değerinin azaltılmasına neden olan kişi hakkındaki cezai sorumluluğu düzenlemektedir. Maddenin yollamada bulunduğu birinci fıkra cezalandırmayı mağdurun şikayetine bağlamıştır. Sahibi olmayan hayvanlara karşı aynı eylemlerin yapılması suç sayılmamıştır
ii. Hayvanın Çevresel Bir Değer Olarak Korunması (181. madde)
Toprağa, suya, havaya çevreye verilen zararlı atık veya artıkların hayvanların sağlığına zarar vermesi halinde bu atık veya artıkları çevreye veren kişinin eyleminden dolayı cezalandırılması öngörülmüştür.
Eylemin kasıtlı işlenmesi halinde 181/4. maddeye göre, taksirle işlenmesi halinde 182/2. maddeye göre ceza verilecektir. Yasa, suçun mağduru olması açısından insan ve hayvanları aynı değerde tutmuştur.