Projenin Güneydoğu Anadolu alt bölgelerindeki (TRC2 - Diyarbakır ve Şanlıurfa ve TRC3 - Batman, Mardin, Şırnak ve Siirt) istişare toplantıları 2015 yılında gerçekleştirildi. Diyarbakır’da yapılan ilk toplantının başlığı “Yerel Kalkınma Politikalarında Farklı Perspektifler: Turizm Odaklı Kalkınma ve Dicle Vadisi Örneği”, Mardin’de yapılan toplantınınki ise “TRC3 Bölgesinde Kalkınma Öncelikleri: Mardin’de Sürdürülebilir Turizm”di. İki ayrı bölgesel kalkınma ajansının (TRC2 bölgesinde Karacadağ Kalkınma Ajansı, TRC3 bölgesinde Dicle Kalkınma Ajansı) yetki alanına giren bu iller, demografik ve sosyo-ekonomik özellikleri itibariyle kendi içlerinde derin farklılıklar gösterse de, bütünsel bir değerlendirmeyi mümkün kılacak güncel ve tarihsel ortaklıklara sahip…

Çalışma boyunca üç aşamalı bir süreç izlendi. İlk olarak, ele alınan bölgelerin bütününe dair genel bir değerlendirme yapmak amacıyla istatistiki veri tabanları, ilgili bakanlıkların ve kalkınma ajanslarının plan ve analiz raporları, belediyelerin stratejik planları, sanayi ve ticaret odalarının raporları ve akademik çalışmalar incelendi. Bu genel değerlendirme süreci, her iki bölgenin de uzun yıllardır tecrübe etmekte olduğu az gelişmişlik, göç ve yoksulluk sorunlarının yakın zamanlı yeni dinamiklerle sürmekte olduğunu ortaya koydu. Bu aşamanın bir diğer hedefi ise bu türden uzun erimli sorunlara kamu idaresinin ne türden bir yanıt verdiğini anlamaya çalışmaktı. Bu bağlamda 2000’li yıllarda benimsenen sürdürülebilir bölgesel kalkınma anlayışı çerçevesinde bölgedeki kent merkezlerinin, özellikle de Diyarbakır’ın merkezi kamu idaresi tarafından ne şekilde konumlandırıldığı sorusuna yanıt arandı.   

İkinci aşama ise Diyarbakır’da kamu idarecileri, belediye yönetici ve uzmanları, meslek odaları temsilcileri ve şehir plancısı ya da mimar gibi ilgili uzman çevrelerden kişilerle yapılan yüz yüze görüşmeleri ve yerel basın taramasını içeriyordu. Bu aşama, en genel ifadesiyle, uzun erimli kalkınma planlarında bölgesel cazibe merkezi olması hedeflenen Diyarbakır’ın sosyo-ekonomik ve mekânsal yapısına dair geliştirilen öneri, plan ve projeleri anlamayı hedefliyordu. Bu hedef doğrultusunda Dicle Vadisi Projesi bir örnek olay olarak derinlemesine incelendi. 

Çalışmanın üçüncü aşamasında ise Diyarbakır ve Mardin’de düzenlenen çalıştaylarla araştırma sürecinde ortaya konan temel sorun alanları ve kamu idaresi tarafından bu sorunlara yanıt olarak geliştirilen politika önerileri tartışmaya açıldı. Kamu görevlilerinin, belediye yöneticilerinin, üniversite mensuplarının, sivil toplum kurumları ve meslek odalarının temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen bu istişare toplantılarının ilkinde Diyarbakır’da yerel belediyelerle merkezi kamu kurumları arasında bir ihtilaf konusu haline gelen “Dicle Vadisi Projesi” ele alındı. İkincisinde ise Mardin’in tarihi kent merkezinin bütünüyle dönüşümünü tetikleyen “Sürdürülebilir Turizm Stratejisi” tartışma konusu edildi. Ölçek itibariyle söz konusu kentlerin sakinlerinin gündelik hayatlarını doğrudan etkileyecek olan bu türden girişimlerin katılımcı bir tartışma sürecinin konusu olmadığı, bu çalıştayların en net sonuçlarından biriydi. Merkezi kamu idaresi kurumlarından temsilcilerin katılım konusundaki isteksizlikleri, bu türden projelerin tasarlanma ve uygulanma aşamalarında ortaya çıkan merkeziyetçiliğin bir yansıması olarak kabul edilebilir. 

TRC2 bölgesinde Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün (DİSA) desteğiyle yapılan ilk toplantı, 31 Ocak 2015’de Diyarbakır'da kentten ve yakın çevresinden toplam 60 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Toplantıya kamu kurumlarından Karacadağ Kalkınma Ajansı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Yenişehir Belediyesi, Sur Belediyesi, Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden yönetici ve temsilciler katıldı. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, Kent Konseyi, Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, Tabip Odası, Peyzaj Mimarları Odası, TEMA, Mazlumder,  Jîngeh Ekolojik Yaşam Kolektifi, Diyarbakır Bisiklet ve Doğa Sporları Kulübü, Kürdî DER, Demokratik Yerel Yönetimler Birliği, Sarmaşık Derneği, Dicle ve Mardin Artuklu üniversitelerinden akademisyenler, yazarlar ve gazeteciler de katılımcılar arasında yer aldı.

TRC3 bölgesindeki ikinci toplantı ise 6 Mayıs 2015 tarihinde Mardin'de 45 kişinin katılımı ile düzenlendi. Toplantıya kamu kurumlarının ilgisi çok sınırlıydı. Davet edilen 36 kamu kurumu temsilcisinden sadece Mardin Büyükşehir Belediyesi, Artuklu Belediyesi ve Dicle Kalkınma Ajansı'ndan yetkililer toplantıya katıldı. Ayrıca Mezopotamya Barış Akademisi, Mardin Süryani Birliği Derneği, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı, KAMER Mardin Şubesi, Mimarlar Odası Mardin Temsilciliği, Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’nden temsilciler, Mardin ve Diyarbakır Metropoliti ile turizmciler, esnaf, gazeteciler ve Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden akademisyenler de toplantı katılımcıları arasında yer aldı.

TRC2 ve TRC3 bölgelerinde düzenlenen istişare toplantılarından çıkan bulguları şöyle özetlemek mümkün: 

On yıllardır az gelişmişlik sorunlarıyla boğuşan, üstelik Kürt meselesi bağlamında yaşanan çok katmanlı siyasal ve kültürel çatışmaların göç, işsizlik, yoksulluk, kentsel eşitsizlikler gibi sorunları iyiden iyiye koyulaştırdığı bu bölgelerde devletin öne çıkardığı kalkınma stratejilerinden biri de kent merkezlerinin turizm odaklı bir strateji bağlamında yeniden yapılandırılmasıdır. Dicle Vadisi Projesi de bu türden bir ekonomik büyüme modeli uyarınca, Diyarbakır kent merkezinin yatırımcı ve nitelikli işgücü için cazip kılınması hedefiyle gündeme getirilmiştir. 

Yeni bölgesel kalkınma anlayışı çerçevesinde yerelliklerin rekabet edebilirlik seviyelerinin arttırılması stratejisi, Diyarbakır ve Mardin kent merkezleri söz konusu olduğunda, yerel ve merkezi düzeydeki toplumsal ve kurumsal aktörlerin, üzerinde mutabık kaldığı bir strateji durumunda... Her ne kadar içerikleri konusunda farklılıklar gözükse de gerek Dicle Vadisi Projesi örneği gerekse Mardin Sürdürülebilir Turizm Projesi örneği, turizm sektörünü öne alan bir yaklaşım üzerinde merkezi kamu kurumlarının, yerel sermaye çevrelerinin ve belediye yöneticileri ve uzmanlarının mutabık kaldığını göstermektedir. 

Ancak her iki proje de özellikle meslek örgütlerinden, uzman çevrelerinden ve sivil toplum örgütlerinden gelen eleştirileri tetiklemiştir. Dicle Vadisi Projesi, kent merkezinde hâlihazırda son derece keskin olan kentsel ayrışma ve dışlanma mekanizmalarını keskinleştireceği, Suriçi’ndeki kentsel dönüşüm projelerini hızlandıracağı ve bölgenin ekolojik yapısını tahrip edeceği için eleştirilmektedir. 2000’li yıllardan bu yana turizm sektörünün gözle görülür bir canlanma kaydettiği Mardin’de ise yürütülmekte olan turizm politikalarının kent merkezindeki nüfus kaçışını hızlandırdığı, mekânsal olarak da tekdüze bir yapı ortaya çıkardığı ifade edilmektedir. Üstelik turizm sektörü işsizlik ve istihdam olanaklarının yoksunluğu gibi sorunlara kalıcı ve tatmin edici çözümler üretmekten uzaktır. Hâlihazırda kentin varlıklı kesimleri ve mülk sahipleri turizm odaklı bir gelişmeden yararlansa da işsizlikle boğuşan kesimler düşük ücretli, geçici karakterli ve eğitim gerektirmeyen hizmet sektörü işleriyle yetinmek durumunda kalmaktadır.   

Kalkınma politikalarının planlanması, stratejik önceliklerin belirlenmesi, yatırım kararlarının alınması ve yatırımların denetlenmesi süreçleri belirgin biçimde merkeziyetçi bir karaktere sahiptir. Yeni bölgesel kalkınma anlayışı her ne kadar yerel ölçeğe ya da katılımcılık ilkesine gönderme yapsa da somut durumda kararlar Ankara’dan alınmaktadır. 

Bu yapı, merkezi kamu kurumları arasındaki ilişkiler için de geçerlidir. Örneğin Dicle Vadisi Projesi söz konusu olduğunda tüm süreçler doğrudan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın merkezi tarafından yürütülmekte, kamu kurumlarının yerel teşkilatları dahi sürece yeterince dâhil edilmemektedir. Bu durumda bürokrasinin taşra teşkilatları ile yerel çevreler arasında etkin bir iletişimin zemini en başından ortadan kalkmaktadır. 

Planlama, tasarlama, uygulama ve denetleme süreçlerindeki merkeziyetçilik durumu, ele aldığımız bölgelerdeki siyasal çatışma dinamikleriyle eklemlendiğinde son derece kesif bir hal almaktadır. Dicle Vadisi Projesi örneğinin gösterdiği gibi, bu denli geniş ölçekli ve yurttaşların gündelik hayatlarını doğrudan etkileyen projeler adeta bir “icraat yarışı” anlayışıyla ele alınmakta, projelerin menfi ya da müspet sonuçları hiçbir durumda tartışmaya açılmamaktadır. Gerek saha çalışması aşamasında gerekse düzenlediğimiz çalıştaylarda net biçimde ortaya çıktığı gibi, merkezi kamu kurumlarının temsilcileri süreci bilhassa kapalı kapılar ardında yürütme eğilimindedir.    

Dicle Vadisi Projesi örneği, yerel yönetim yapılarıyla yereldeki sivil toplum kesimleri arasında da bir anlaşmazlık olduğunu ve yerel yönetimlerin bu anlaşmazlığı anlama ya da giderme konusunda sorunlar yaşadığını göstermiştir. Projenin sosyo-ekonomik ve ekolojik sonuçlarına dair ayrıntılı çalışmalar ortaya konmuş olsa da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, hükümet cephesinden atılan adımları görene dek bu sorun alanlarını gündemine almamıştır. Bu geç kalmışlık durumu kısmen bölgedeki yerel yönetimlerin kentsel-mekânsal sorunlara ve genel olarak kalkınma politikalarına dair eleştirel/alternatif bir modeli henüz olgunlaştırmamış olmasıyla açıklanabilir. Mardin örneğinde ise belediyelerin kurumsal kapasite sorunları dikkat çekmektedir.  

Dicle Vadisi Projesi örneğinde gözlemlediğimiz çok katmanlı çatışma durumu, demokratik, eşitlikçi ve ekolojik açıdan yıkıcı olmayan bir kalkınma anlayışının inşa edilebilmesi için yurttaşların karar alma, tasarlama, uygulama ve denetleme süreçlerine doğrudan ve etkin biçimde katılmalarını sağlayacak mekanizmaların tanımlanmasının ve hayata geçirilmesinin bir zorunluluk olduğuna işaret etmektedir. 

TRC2 Bölgesi Saha Araştırması ve Sonuç Raporu

Toplantı Videoları