Yurttaşlar, demokratik bir toplumda yaşamlarını sürdürebilmek için medeni, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar başta olmak üzere haklara sahiptir. Temel hak ve hürriyetler kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı sorumluluklarını da içermektedir. Hakların en belirgin özelliği bir taleple birlikte bir hizmet ve edimi istemeleridir. Haklar, başkaları tarafından da yerine getirilebilir bir edim, yapma ya da yapmama istemidir. Özgürlükler bu serbestliği ve hakları kullanmayı, onlardan yararlanmayı ifade eder. 

Haklar arasında niteliklerine göre bir ayrım yapacak olursak; medeni ve siyasi haklara örnek olarak kişi dokunulmazlığı, işkence ve kötü muamele yasağı kişi güveliği; özel hayatın korunması, din ve vicdan özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, dernek kurma hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, seçme ve seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı, siyasi parti kurma hakkı, kamu hizmetlerine girme hakkı, bilgi edinme hakkı ve kamu denetçisine başvuru hakkı gösterilebilir.

Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar bakımındansa ailenin korunması ve çocuk hakları, eğitim ve öğrenim hakkı, kamu yararı, çalışma ve sözleşme özgürlüğü, angarya yasağı, sendika kurma hakkı, sağlık, çevre ve konut hakkı, sosyal güvenlik hakkı, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması örnek olarak düşünülebilir.

Ancak haklar birbirinden bağımsız ele alınamaz. Örneğin, eğitim hakkı kültürel haklardan veya çalışma hakkından; çalışma hakkı toplantı ve gösteri yürüyüşleri yahut sosyal haklardan; yaşam hak işkence ve kötü muamele yasağından; adil yargılanma hakkının adalete erişim hakkından bağımsız düşünülemeyeceği gibi. 

Haklara yurttaşların eşit, herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadan erişimini sağlamak ise devletin temel görevidir. Hak ve özgürlüklerin uygulama alanının var olması, güvence altında olması ve aynı zamanda geleceğe dönük gelişiminin yine eşitlikçi, çok sesli, çoğulcu bir anlayışla sağlanması olmazsa olmaz bir koşuldur. Yani devlet sorumluluklarını hukuk devleti anlayışının esaslarına dayalı ve objektif bir biçimde yerine getiriyor olmalıdır. Objektif olması demek yurttaşlara temel hak ve özgürlüklerin hem devletin kendisi tarafından hem de üçüncü kişiler tarafından ihlal edilemeyecek nitelikte özgürlüklerin tanınmış olması demektir. 

Anayasa, temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olmakla beraber devletin görevlerini, işleyişini ortaya koyar. Aynı zamanda toplumsal bir anlaşmayı ifade etmelidir. Özgürlük esas; sınırlama istisna olmalıdır. Hukuk devletinde anayasal hakların özlerine dokunulmaksızın kanunla sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir ancak bu durumda dahi yaşam hakkına ve kişilik bütünlüğüne dokunulamaz ve hiç kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya mecbur bırakılamaz, mahkeme olmadan yargılanamaz. 

Devletin hakların niteliğine göre pozitif ve negatif sorumlulukları  mevcuttur. Negatiften kastedilen hakların özgürce kullanımına müdahale edilmemesi, kullanım alanlarının güvence altına alınmasıdır. Devlet tarafından hak ve özgürlükler çok sesli, eşitlikçi ve çoğulcu bir anlayışla sağlanmalıdır. Her yurttaş bakımında temel hak ve özgürlüklerin varlığının sağlanması, yurttaşların haklarını kullanırken bu kullanımına müdahale edilmemesi devletin sorumluluğundadır. Örneğin, din ve vicdan özgürlüğü  bakımından farklı inanışlara sahip grupların inanç özgürlüklerine müdahale edilemez, yurttaşlar bu haktan mahrum bırakılamaz. Belirli bir dine ya da inanca mensup grup bakımından ayrımcılık yapılamaz. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanan vatandaşlar bakımından bu hakkın kullanımına özgürlük alanı içerisinde müdahale edilemez yahut kişi veya gruplar arasında ayrım yapılamaz. Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullanan yurttaşa, örneğin sansür uygulayamaz yahut ayrım yapılamaz vb. Devlet  vatandaşın hak ve özgürlüklerini anayasal düzlemde güvence altına almak durumundadır. Hakların niteliğine göre devletin pozitif, aktif sorumlulukları da mevcuttur. Devletin hak ve özgürlüklerin fiilen kullanılması için gerekli ortamı yaratması gerekir. Örneğin; eğitim hakkının kullanılması için gerekli altyapıyı oluşturmalı, sosyal alanı buna göre düzenlemeli, aynı zamanda farklı etnik ve kültürel gruplar bakımından eşitlikçi ve çok sesli bir düzen kurmalıdır veya ana dilde eğitim hakkını sağlamalı yahut her kesimden vatandaşın eğitim araçlarına erişimini temin etmek için aktif olarak üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve gerekli kamu hizmetini sunmalıdır. Çalışma hakkı bağlamında, insan haklarına saygılı istihdam modelleri benimsemeli ve çalışma hakkına erişirken yurttaşlar arasında ayrımcılık yapmamalıdır. Aynı zamanda sosyal güvenlik ağını kurarak olumlu yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Devletin pozitif ve negatif görevleri ve haklar arasındaki ilişki örnekleri çoğaltılabilir.

Temel hak ve özgürlükler, anayasal güvenceye bağlanmış insan hakları olup, anayasal haklardır. 1982 Anayasasına göre temel hak ve hürriyetler söz konusu olduğunda, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi de Türkiye Hukukunun bir parçası olarak değerlendirilecektir (AY md. 90).

Buna karşılık vatandaşların sorumlulukları var mıdır? Sorumluluklar, yurttaşların derhal ya da gelecekte bir şey yapması ya da bir şeyden vazgeçmesi olarak ifade edilebilir. 1982 Anayasasında “temel hak ve hürriyetlerin, kişinin topluma ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumlulukları” olduğu (md.12/2); demokratik toplumun ve hukuk devleti olmanın bir parçası olarak yurttaşların da sorumlulukları olduğu belirtilmiştir. Anayasal sorumluluklar bakımından esas meselelerden biri vatandaşların hak ve özgürlükleri anlamında kendini konumlandırması ve talep, itiraz ve şikayetlerini dile getirmesidir.

İhlaller karşısında eğer mevcut ise yetkili mercilere başvurmak ve devleti, idareyi denetleyen mekanizmaları harekete geçirmek bir yurttaş sorumluluğudur. Eğer böyle bir mekanizma yok ise başvuru imkânının sağlanması hakkını talep, temel bir yurttaş sorumluluğu olarak düşünülmelidir. Sosyal demokrasilerde, karar mekanizmalarına katılmak yani yaşamını ilgilendiren konularda kendini konumlandırmak, söz sahibi olmak vatandaşın sorumluluğu olarak değerlendirilmelidir. Elbette bunu yerine getirmek için yurttaşların haklarının farkında olması gerekir ve bu farkındalığın oluşturulması da sosyal devlet ilkesi gereği devletin sorumluluklarını yerine getiriyor olması ile doğru orantılıdır. Yani bir yandan yurttaşlar talep şikayet ve itirazlarını dile getirmeli; diğer yandan devlet de bunu gerçekleştirmek için gerekli kamusal alan ve hizmeti sağlamalıdır.